Suriye’de 100’den fazla hedefi vuran İsrail’in yeni denkleme tepkisi ne anlama geliyor?

“`html

Merve Kara-Kaşka
BBC Türkçe

8 Aralık’ta Beşar Esad yönetiminin devrilmesi, Suriye’nin komşusu olan İsrail için önemli sonuçlar doğuracak bir durum.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu gelişmenin hemen ardından Golan Tepeleri’nde yaptığı açıklamada, ülkesinin buradaki tampon bölgeyi “geçici olarak” kontrol altına aldığını aktardı.

İsrail’in 9 Aralık’ta Suriye genelinde 100’den fazla hava saldırısı gerçekleştirdiği bildirildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, saldırılar Şam, Dera, Lazkiye ve Hama’daki askeri hedeflere yöneldi. Bu hedefler arasında araştırma merkezleri, mühimmat depoları ve havalimanları da bulunuyordu.

SOHR, Berze’de bir bilimsel araştırma tesisine yönelik saldırıların gerçekleştirildiğini açıkladı. Ancak hangi merkezlerin hedef alındığı henüz netlik kazanmadı; geçmişte BBC, bu bölgede kimyasal silah üretimiyle ilişkilendirilen bir enstitünün varlığını bildirmişti.

SOHR verilerine göre, İsrail’in Suriye’deki hava saldırıları sonucunda 2024’te 416 askerin yaşamını yitirdiği bildirildi. İsrail ise, bu saldırıların, silahların radikal grupların eline geçmesini engellemek için yapıldığını savunuyor.

Bu bağlamda BBC Türkçe, uzmanlarla görüşerek İsrail’in Suriye’deki gelişmelere tepkisini inceledi.

İsrail’in Suriye Üzerindeki Hava Saldırıları Neden Artıyor?

Esad yönetiminin çöküşünden bu yana İsrail, Suriye topraklarında belirli hedeflere yönelik hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, düzenledikleri operasyonların amacının “kimyasal silahların aşırılık yanlıları tarafından ele geçirilmesinin önüne geçmek” olduğunu açıkladı.

İsrail’in hedef aldığı noktalar arasında, Şam’da İranlı bilim adamları tarafından yeni roketler geliştirmek için kullanılan bir mekanizma da yer alıyor. Uzmanlar, bu saldırıların, İsrail’in Suriye’deki gelişmelere dair “kaygılarından” kaynaklandığını belirtiyor.

İngiltere merkezli risk istihbaratı şirketi Sibylline’dan Orta Doğu ve Afrika Analisti Megan Suttcliffe, Suriye’deki kontrolsüzlük ortamının birçok silahlı grubun avantaj sağlamasına yol açabileceğini vurguluyor.

Suttcliffe, bu noktada İsrail’in, zor durumlarda ağır silahların muhaliflerin ya da İsrail’e karşı tutum alan grupların eline geçmesinden son derece endişe duyduğunu dile getiriyor.

Golan Tepeleri’nde Neler Oluyor?

Binyamin Netanyahu, Şam’ın muhalif gruplar tarafından kontrol altına alınmasının ardından, Golan Tepeleri’ndeki bir gözlem noktasından, bu durumu “tarihi bir gelişme” olarak nitelendirerek Suriye ile “barışçıl ilişkiler” kurma isteğinde olduğunu belirtti. Ancak, bu gerçekleşmediği takdirde, ülkesini koruma adına gerekeni yapacağını ifade etti.

Netanyahu, aynı zamanda, 1974 yılındaki ateşkes anlaşmasının artık geçersiz olduğunu ve Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgenin kontrolünü “geçici” olarak alacaklarını duyurdu. Ardından, İsrail ordusu, Golan Tepeleri’ne yakın beş köyde Suriyelilere evlerinden çıkmamaları konusunda uyarılar gönderdi.

Megan Suttcliffe, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki hareketliliğinin, bölgedeki ülkelerle ilişkilere daha karmaşık bir boyut katabileceğine ve yerel çatışma risklerini artırabileceğine dikkat çekiyor.


Golan Tepeleri, 1967 yılından bu yana İsrail’in kontrolü altında.

Levine, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki hamlelerinin geçici olduğunu ve bu durumun, sınırın ötesinde kimlerle karşılaşacakları konusundaki belirsizlikten kaynaklandığını savunuyor.

“Suriye’deki İran yanlısı güçlerin nereye gittiğini bilmeden, Cihatçı grupların toprak kazancı sağladığını öğreniyoruz; Rusya’nın etkisinin ise azalması da dikkat çekici…” diyor Levine. Bu belirsizlik ortamı, risk yönetimini de zorlaştırıyor.

Tel Aviv Üniversitesi’nden Gallia Lindenstrauss ise, Esad’a karşı mücadele eden güçlerin Suriye’nin kontrolünü ele geçirmesi durumunda, İsrail’in tehdit algısının artabileceğine dikkat çekiyor.

İsrail’in Suriye’deki Kürtlerle İlgili Tutumu

Suriye’deki güç değişim sürecinin ardından, İsrail’in Menbiç’e yönelik Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) saldırılarına ilişkin açıklamaları dikkat çekti.

SMO’nun, 9 Aralık’ta Menbiç’i ele geçirdiği bildirildi. Menbiç’teki Kürt kaynaklara göre ise çatışmalar durmaksızın sürüyor.

Türkiye, Menbiç’i kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG), PKK’nın uzantısı olarak değerlendirmektedir. SMO’nun geçtiğimiz hafta Tel Rıfat’ı ele geçirdiği de belirtiliyor.

Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Menbiç’teki gelişmelere yönelik, “Uluslararası toplumun, IŞİD ile cesurca mücadele eden ve Suriye’de istikrar sağlayan güçlere karşı ahlaki bir sorumluluğu bulunmaktadır,” diye ekledi.

İsrail’in Son Çağrısının Anlamı Nedir?

Megan Suffcliffe, 2017 yılında Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) kurulması için İsrail’in verdiği desteğe değinerek, “Resmi bir yapı ya da devlet kurulduğunda, İsrail’in benzer bağlar kurması muhtemeldir,” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak bu durumun, SMO ile yaşanan çatışmalar sırasında SDG’ye doğrudan destek anlamına gelmeyeceğini vurguladı. Tel Aviv Üniversitesi’nden Gallia Lindenstrauss, “Kürtler lehine en çok ses çıkaran kişi olan Gideon Saar, Suriye’nin kuzeydoğusundaki dinamiklerin, ülkenin orta ve güney bölgelerindeki durumlarla kıyaslandığında, daha az geliştiğini savunuyor,” ifadelerini kullandı.

“Suriye’nin kuzeyinde olup bitenlerle ilgili etkili bir hamle yapılması için, Washington ile diplomatik çabaların ötesinde bir adım atmak zor olduğu görülmektedir,” şeklinde bir değerlendirmede bulundu.


Beş yaşındaki bir çocuk için hapishaneyi eğlenceli hale getirmek: Uçurtmayı Vurmasınlar


 

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir